TEKSTİLDE NELER OLUYOR? PATRONLAR NE ANLATIYOR, İŞÇİLER NE YAŞIYOR?


TEKSTİLDE NELER OLUYOR? PATRONLAR NE ANLATIYOR, İŞÇİLER NE YAŞIYOR?
Tekstilde uzunca bir süredir ciddi bir daralma ve büyük bir işçi kıyımı yaşanıyor. Kapanan işyerleri, küçülme, daralma, Mısır’a ve başka ülkelere taşınan fabrikalar, çoğunluğu tazminatsız olmak üzere işten atılan on binlerce işçi… Tekstilde yaşanan kriz daha çok tekstil patronlarının ve bu iş kolunda örgütlü olan yetkili sendikaların patron ağzıyla yaptıkları açıklamalarla gündeme geliyor. Son 3 yıldır tekstil ve hazır giyim sektöründe ciddi bir daralma ve gözle görülür bir istihdam kaybı yaşanıyor. Tekstil sektörü özellikle son 1 yılda yaklaşık 110.000 istihdam kaybıyla daralmanın ve istihdam düşüşünün en çok yaşandığı sektör oldu. Yaşanan bu daralmayla birlikte tekstil ve hazır giyim patronlarının ve patron örgütlerinin ‘Tekstil sektörü alarm veriyor! Tekstil bitiyor! Eğer önlem alınmazsa tekstil sektörü tamamen yok olacak!’ şeklinde feveran eden açıklamaları da artmaya başladı.
Son birkaç yıldır tekstilde yaşanan daralma ve kısmi üretim düşüşünü ve buna bağlı olarak Mısır başta olmak üzere yatırımların farklı ülkelere kayıyor olmasını, hükümetten yeni teşvikler koparmak için ve işçileri daha düşük ücretle, daha ağır koşullarda çalışmaya ve daha çok taviz vermeye zorlamak için bir tehdit unsuru olarak kullanıyorlar.
Patron örgütlerinin temsilcileri her ne kadar abartılı rakamlar kullansalar da tekstil ve hazır giyimde kriz ve ciddi bir daralma yaşandığı doğru. Sadece son bir yılda binlerce işyerinin kapanması ve on binlerce işçinin işten atılması bile ciddi bir daralma yaşandığını gösteriyor.
Tekstil ve hazır giyim patronları faizlerin artışı, işgücü ve hammadde maliyetlerinin yüksekliği, döviz kurunun baskılanması gibi faktörleri dile getirerek küresel rekabette zorlandıklarını söylüyorlar. Sözü edilen bu faktörlerin tekstilde yaşanan daralmayı etkilediğine şüphe yok. Ama tekstilde yaşanan durum hiç de patronların ve patron yandaşı sendikaların anlattığı gibi değil. Daralmanın asıl ağır bedeli yine işçilere ödetiliyor.
Bölgede tekstil ve hazır giyim fabrikalarının yaygın olduğu 8 ilde, onlarca fabrikadan yüzlerce işçiyle görüşerek, ayrıca basında çıkan haberleri tarayarak, resmi verilerden yararlanarak ve bu konuda bizden yardımını esirgemeyen akademisyenlerin de katkısıyla, tekstilde yaşanan krize dair hazırladığımız raporu kamuoyuna sunuyoruz.
***
Son yıllarda tekstil patronları veryansın ediyor. Türkiye’nin en köklü sektörlerinden tekstil ve hazır giyimin başta Mısır olmak üzere yurt dışına kaydığını söylüyorlar. Türkiye’deki üretim maliyetlerinin arttığını, asgari ücretin dolar bazında çok yüksek olduğunu, tekstil patronlarının üretim maliyetinin daha düşük olduğu ülkelere yatırım yaptığını, istihdamın düştüğünü, işletmelerin ülke içinde kalması için tekstil sektörünün devlet tarafından daha çok desteklenmesi gerektiğini söylüyorlar. Başta hazır giyim patronları olmak üzere, tekstil işkolundaki patronlara göre onlar acınacak haldeler. Tekstil işkolunda faaliyet yürüten kimi sendikalar da, işçiler gibi patronların da zor durumda olduğunu söyleyerek adeta işçilere patronlarla dayanışma çağrısı yapıyor, patron temsilcisi gibi konuşuyorlar. Özellikle hazır giyim sektörü olmak üzere kimi patronların Mısır’a yatırım yaptığı doğru. Ancak durum patronların açıkladığı gibi mi? Tekstil sektöründe yaşanan krizin ve daralmanın sonuçlarını patronlar ile işçiler aynı şekilde mi yaşıyor? Tekstilde yaşanan kriz hakkında patronlarla aynı açıklamaları yaparak, ‘aynı gemideyiz’ edebiyatı yapan tekstil sendikaları işçilerin ne durumda olduğunu bilmiyor mu?
Tekstil sektörü uzun yıllardır, ucuz emek, devlet desteği, denetimsizlik, yoğun işsiz nüfus gibi olanaklar nedeniyle bölgeye kayıyor. AKP iktidarının Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’ni sermaye için ucuz iş gücü cenneti, Türkiye’nin Bangladeş’i yapma politikası ve cazip teşvikleri sonucunda, başta İstanbul olmak üzere batı merkezli pek çok tekstil firması son yıllarda bölgeye yatırımlarını yoğunlaştırdı. Tekstil sektöründeki ihracatın en önemli payını İstanbul oluşturuyor ancak, bölge illeri batıdan kayan yatırımlarla ihracatta yükseliş yaşıyor. Bu raporun hazırlığı kapsamında Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Van, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş illerinde görüştüğümüz işçilerin anlattıkları buradaki sömürüyü, patronların tekstilde yaşanan daralmayı nasıl bir fırsata çevirdiğini, gittikçe ağırlaşan çalışma koşullarını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Resmi veriler ve haber sitelerinden derlediğimiz bilgiler de durumun işçiler açısından oldukça vahim olduğunu, patronlar açısından ise hiç de anlatıldığı kadar kötü olmadığını gösteriyor. Bölgeyi ucuz işgücü kaynağı olarak gören tekstil patronları devletten aldıkları süper teşviklerle, burayı işçiler için cehenneme, kendileri için cennete çeviriyor. Bölgedeki ucuz emeği fırsat bilip uluslararası tekellerle yaptıkları anlaşmalar sayesinde bu markalara üretim yapan patronlar, bir süredir markalardan aldıkları siparişleri kaybetmemek için işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere de yatırım yapmaya başladı.
TÜRKİYE’DEN MISIR’A GİDİŞ VE SONUÇLARI
Tekstil patronlarının bir kısmı, buralardaki üretimlerine devam ederken; işçilerin sömürüsü ve devlet desteğiyle biriktirdikleri sermayelerinin bir bölümünü farklı ülkelere kaçırıyor. İşçiler daha iyi ücret ve daha iyi çalışma koşulları için örgütlendiğinde ve eylem yaptığında ‘yerli – milli üretim’ ve ‘milli ekonomi’ hamaseti yapıp, işçileri ülkenin ‘milli ekonomisi’ne zarar vermekle, hainlikle suçlayan patronlar, daha fazla kâr uğruna bu ülkeden kazandıkları sermayeyi başka ülkelere kaçırmakta ve işçileri bununla tehdit etmekte bir beis görmüyorlar. Bir yandan Türkiye’deki üretime devam eden patronlar, öte yandan işgücünün, üretim maliyetinin daha ucuz ve vergi yükünün daha az olduğu ülkelere yatırım yapıyor ve bu durumu Türkiye’deki işçileri daha ucuza çalışmaya razı etmek için tehdit unsuru olarak kullanmaktan da geri durmuyor. Bu ülkelerin başında da Mısır geliyor. Türkiye’deki tekstil firmalarından Mısır’a yatırım yaparak fabrika kuran şirket sayısı 200’ü geçti.
Mısır’da tekstil sektöründe hali hazırda ortalama ücretler 200 Dolar civarında. Ancak Türkiye’den Mısır’a giden şirketler ne tekstil işkoluyla sınırlı, ne de bu durum son birkaç yıla özel.
Türkiye ile Mısır arasında 2005 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşmasından sonra, zaten Türkiyeli patronlar Mısır’a yatırım yapmaya başlamıştı. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in 2011’de devrilmesinin ardından 2012’den itibaren pek çok büyük şirket Mısır’a yatırımları hızlandırdı. Tekstil işkolunun yanı sıra Metal, Petro-Kimya, Gıda gibi sektörlerden de Türkiyeli patronlar Mısır’a yatırım yapıyor. 2007’de LC Waikiki ve Çalık, 2012’de Arçelik ve Hayat Kimya gibi büyük şirketler Mısır’a gitti ve bu şirketler İSO 500 içinde her sene Türkiye’deki sermayesini büyütüyor. Patronlar, ülkeler arası ücret farklılığını, Türkiye’deki ücretleri bastırmanın aracı olarak kullanıyorlar. 2012’den bu yana Türkiye’den şirketler Mısır’a yatırıma devam ediyor. Türkiye’deki tekstil ihracatının tavan yaptığı 2019-2022 arasında da Türkiyeli patronlar Mısır’a yatırımlara devam etti. 2022 sonrasında Türkiye’deki tekstil ihracatının düşüşe geçtiği dönemde de yatırımlar devam ediyor. Öyle ki, Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacminin 15 Milyar Dolara çıkması hedefeniyor. (1)
Türkiye’de tekstil ihracatı özellikle Kovid-19 Pandemi döneminde en yüksek seviyelerine ulaştı. Pandemi döneminde Türkiye’de fabrikalar üretime ara vermedi. Her gün tekstil fabrikalarında çalışan işçilerin makine başında salgına yakalandığı, salgına rağmen zorla çalıştırıldıkları ve pek çok işçinin bu yüzden öldüğü haberleri geldi. Salgın fabrikalardan yayılırken üretim tam gaz devam etti. Türkiye’de patronlar ve AKP İktidarı, bu dönemde salgının ilk ortaya çıktığı ve çok hızlı yayıldığı Asya ülkelerinde üretimin kısa sürede çökmesi ve dünya tedarik zincirinde yaşanan değişimi fırsata çevirerek, başta tekstil olmak üzere emek yoğunluklu ve ihracata dayalı sektörlerin hızlı bir şekilde büyümesini sağladı. Pandemi döneminde ve sonrasında dünyadaki tekstil ihracatında Türkiye’nin payının artmasındaki önemli etken buydu.
Pandemi döneminde fabrikaları adeta ölüm kampına çeviren patronlar, 2024 İhracatçılar Meclisi verilerini açıkladıkları raporda bu durumu şöyle itiraf etti: “Küresel pandemi süreci sırasında ve sonrasında küresel ticarette önemli daralmalar yaşanmıştır. Türkiye pandemi sürecini en iyi yöneten ülkelerden biri olarak bu süreçte üretimi ve tedarik zincirini aksatmayacak tedbirler geliştirmiştir. Bunun sonucunda Türkiye coğrafi konumunun kendisine sağladığı lojistik avantajını kullanarak yakından tedarik (near shoring) trendinin yükseldiği bir dönemde güvenilir tedarikçi kimliği ile ihracatını önemli oranlarda yükseltmeyi başarmıştır.” (2) Bir süredir yaşanmakta olan gerileyiş de dünyadaki durumdan bağımsız değil. Dünya genelinde artan enfasyon, savaşlar, ticaret savaşları, çatışmalar günlük zorunlu geçim araçlarına olan talebi bile azaltmış durumda. Türkiye tekstil, demir-çelik, çimento, kimya, maden ürünlerinde ihracat konusunda gerileme yaşıyor. Ancak bu ürünlerde zaten küresel çapta talep düşüşü söz konusu. İthalatçı ülkeler, Türkiye yerine farklı ülkeleri tercih etmiyor; bu ülkelerde, bu ürünlerin ithalatında gerileme yaşanıyor. Türkiye’nin ihracatta yaşadığı pazar kaybı, ihraç edilen ülkelerin talebindeki düşüşle orantılı. Türkiye’den tekstil ürünü alan ülkelerin çoğunda tekstil ithalatı Türkiye’yi dışında tuttuğumuzda da zaten ciddi düşüşte. (3)
HALI ihraç edilen ülkelerde durum Hazır Giyim ve Konfeksiyon

Tekstil ve hammaddeleri

Türkiye’de tekstildeki toplam istihdam, 2020 yılına dönmüş durumda. Pandemi döneminde ölümüne çalıştırılan işçiler için cehenneme dönen tekstil fabrikalarında, istihdam bakımından pandemi öncesi sürece dönüldü.
BÖLGEDE (DOĞU-GÜNEYDOĞU) DURUM
Yine de bölgeye tekstil fabrikaları kurulmaya devam ediyor. Küçülmeye giden ve tamamen kapanan işyeri sayısı az değil elbette. Patronlar Mısır’a yatırımları ve tekstildeki daralmayı işçiler üzerinde baskı aracı ve devletle teşvik-destek için pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Patronlar, küçülmeye gidileceği, siparişin olmadığı, fabrikanın kapanacağı söylentisi yayarak, işçileri en kötüsüne razı etmek istiyorlar. Bir yandan, mesai baskısı yapılıyor, bir yandan siparişlerin düştüğü söyleniyor.
İşçilerin, haksızlığa karşı gelmesinin, örgütlenmesinin, sendikalaşmasının önü kesiliyor. Ayrıca patronlar, işçilerin tazminatlarının az bir kısmını ödeyerek, işçileri anlaşmalı çıkışa zorluyorlar. Kabul etmeyen işçileri ahlaksız kodlarla işten atıyorlar. Son 1 yılda Antep, Urfa, Adıyaman, Malatya, Maraş, Mardin, Batman, Van’da on binlerce işçi ahlaksız kodlarla tazminatsız işten atıldı. Yine on binlerce işçi aynı şekilde ücretsiz izne gönderiliyor. Fabrikaların büyük bir çoğunluğunda uzunca bir süredir ücretler geç ödeniyor. İfas gösteren veya konkordato ilan eden fabrikaların işçileri ise içerideki alacaklarını almak için muhatap bile bulamıyor. Yine de bölge illerinde tekstilde yaşanan durum abartıldığı kadar kitlesel bir işsizliğe dönüşmüş değil. Son bir buçuk yılda, tekstil işkolundaki işyeri sayısının da, işçi sayısının da düştüğü iller var. Ancak fabrika sayısının düşüp, işçi sayısının arttığı ya da fabrika ve işçi sayısının yükseldiği iller de var.
İL | 2024 OCAK İŞYERİ SAYISI | 2025 HAZİRAN İŞYERİ SAYISI | 2024 OCAK İŞÇİ SAYISI | 2025 HAZİRAN İŞÇİ SAYISI |
---|---|---|---|---|
ANTEP | 3.128 | 2.927 | 85.339 | 79.559 |
URFA | 600 | 508 | 16.363 | 14.174 |
MALATYA | 428 | 443 | 21.057 | 18.867 |
ADIYAMAN | 402 | 383 | 14.329 | 15.286 |
MARAŞ | 659 | 697 | 32.885 | 35.037 |
BATMAN | 495 | 487 | 27.256 | 27.874 |
MARDİN | 432 | 459 | 24.288 | 26.767 |
VAN | 153 | 139 | 7.651 | 5.246 |
TOPLAM | 6.297 | 6.043 | 229.168 | 222.810 |
Bu tablo, diğer veriler ve işçilerin aktardıkları üzerinden patronların açıklamalarına cevap verelim.
PATRONLARIN İDDİASI 1: Patronlar, kitlesel işten atmaları ve istihdamın düşüşünü üretimin ve ihracatın düşüşü ve kısmen üretimin Mısır’a kayması şeklinde açıklıyorlar. “Şirketler üretim sorunu yaşayınca, fabrikalarını maliyetlerin Türkiye’ye göre dörtte bir düzeyinde olduğu Mısır’a kaydırmaya başladı”
Gerçekler: Tekstil ve hazır giyim İhracatının 2024 Ocak-Haziran ile 2025 Ocak-Haziran dönemi kıyaslaması ($)
İL | 2024 OCAK-HAZİRAN | 2025 OCAK-HAZİRAN | FARK |
---|---|---|---|
ANTEP | 765.766.000 | 821.110.000 | +55.344.000 |
URFA | 20.535.000 | 20.773.000 | +238.000 |
MALATYA | 10.388.000 | 11.154.000 | +766.000 |
ADIYAMAN | 11.964.000 | 19.128.000 | +7.164.000 |
MARAŞ | 366.267.000 | 444.176.00 | +78.449.000 |
BATMAN | 1.534.000 | 1.243.000 | -291.000 |
MARDİN | 43.417.000 | 39.160.000 | -4.257.000 |
VAN | 609.000 | 639.000 | +30.000 |
TOPLAM | 1.220.480.000 | 1.357.923.000 | +137.443.000 |
Patronlar veryansın ederken, bölge illerinde durum tablodaki gibi. Yoğun şekilde işten çıkarmalar yaşanırken; özellikle Antep, Urfa, Malatya gibi illerde tekstil işkolundaki işçi sayısı düşerken; ihracatta yükseliş yaşandı. Patronlar daha az işçiyle daha fazla üretim yaptı. Her iki tablo da şunu gösteriyor: Tekstil sektöründe Türkiye genelinde istihdam ve ihracatta gerileme yaşansa da, bölge illeri bu tablonun dışında kalıyor. İstihdamdaki düşüş, Türkiye ortalamasının çok altında olmakla birlikte, ihracatta genel bir yükseliş gözlemleniyor.
Antep’te işyeri sayısı düştü ancak ihracat ilerledi. Ayrıca Antep'te halı ve iplik fabrikaları yeniden yapılanmaya da gidiyor. Patronların, Uluslararası İş Sözleşmeleri ve ihracat yaptığı AB Ülkeleri ile anlaşmaları gereği, tekstil üretiminin sözde çevreye zararı en aza indirilmesi gerekiyor. Halı üretiminde kullanılan akrilik ipliği, içerdiği kimyasallar nedeniyle çevreye son derece zararlı. Bir süredir, patronlar akrilik ipliğinden polip ve cotton (pamuk) ipliğine geçiyor. Akrilik üretimi yapan fabrikalarda makineler değiştiriliyor. Patronlar, bu makinelerde çalışan işçileri ‘Küçülmeye gidiyoruz’ bahanesiyle, tazminatları gasp ederek işten çıkarıyor ya da ücretsiz izne gönderiyor. Makineleri değiştirdikten sonra fabrikaya yeniden işçi dolduruyor. Bu değişime ayak uyduramayan işyerleri kapanmak ya da geçici olarak kapanmak zorunda kalıyor.
Antep’te büyük şirketler küçükleri yutuyor; üretim tam gaz devam ediyor. Antep’te son altı ayda 1.500’den fazla işçiyi işten çıkaran Merinos, 4. OSB’de bulunan fabrikasına 220 Milyon Dolar maliyetle yeni bir tesis kuruyor.
Bölge illerinde kapanan ya da küçülen işyerleri var. Bunların kapanmasında özel nedenler de belirleyici etkilere sahip. Kapanan fabrikaların çoğu, devlet teşviği bittiği için kapanıyor. Urfa’da kapanan pek çok işyeri ise zaten üretim yapmayan, devletten teşvik alarak sıfır maliyete kurulan, çalışıyor görüntüsü verilerek depo olarak kullanılan, sonrasında ifas gösterilen yerler. Ancak yine de Urfa OSB’de üretime devam eden fabrikaların yanı sıra; 35 tekstil fabrikası proje, 26 tekstil fabrikası inşaat aşamasında.(4) Uluslararası tekellere üretim yapacak olan bu fabrikalar devlet desteği ve teşviklerle kuruluyor. Bu durum şunu gösteriyor, istihdamdaki ve fabrika sayısındaki düşüşe rağmen ihracatta artış yaşandı ve patronlar, Urfa’ya yatırımlarına devam ediyor. Ucuz emek sömürüsünü, teşvikleri fırsat bilen patronlar, maliyetleri sıfıra indirmek için sahte kapanmaları ve istihdamdaki düşüşü kullanmaya devam edecek.
Urfa OSB’de hazır giyimden sonra ayakkabı fabrikaları da oldukça yaygın. Urfa’nın en büyük fabrikası olan FLO’da pek çok bant kapandı ve yüzlerce işçi işten atıldı. İşten çıkarılan işçilere tazminatlarının yüzde 30’u, en fazla yüzde 50’si verilmekte. İhbar tazminatları ise tamamen gasp ediliyor. Üçgen Taban isimli ayakkabı fabrikasında, küçülmeye gidiyoruz denerek 50 işçi işten çıkarıldı, sonra yeniden işçi alımı oldu. Dora Ayakkabıda 100'ün üzerinde işçi işten çıkarıldı. Sonrasında yeniden işçi alımı yapıldı. Ayakkabı fabrikalarında, sigortasız, kaçak işçi sayısı oldukça fazla. İşten çıkarılıp yeniden işe çağırılan işçiler de uzun süre sigortasız çalışmaya devam ediyor. Sigortasız işçiliğin zaten yaygın olduğu tekstil sektöründe, işten çıkarılıp yeniden işe çağrılan işçilerin sigortasız çalışması da eklendiğinde, istihdam kaybının resmi verilerde göründüğü gibi olmadığı anlaşılıyor. Teksif Sendikasının yetkili olduğu ve Colins’e üretim yapan Aközbekler Fabrikasında, ‘sipariş yok, işler düşük denilerek’ işçiler ücretsiz izne gönderiliyor. Çoğu zaman işçiler haftanın yarısında çalışıyor, yarısında çalışmıyor. Çalışılmayan günler aylıktan düşüyor. Aynı zamanda bu işyerinde onlarca işçi tazminatsız şekilde işten atıldı.
Mardin Valisinin açıklaması, Mardin OSB’ye 7 yeni tekstil atölyesinin kuruluşu için hazırlıkların başladığı yönünde.(5) Batman’da işyeri sayısı düşmesine rağmen, işçi sayısı artmış durumda. İşçilerin aktardığına göre, teşvik süresi dolan fabrikalar nadiren kapanıyor, çoğunlukla el değiştiriyor. Adıyaman’da bulunan Çam Konfeksiyon adlı fabrikada, asgari ücret belirleneceği zaman, patronlar işçi sayısını azaltıyorlar. Asgari ücretin tespit edilmesinin ardından ise bu işyerindeki işçi sayısı zamanla eski düzeyine çıkıyor. Ancak işçilerin çıkarıldığı dönemde, üretimde düşüş yaşanmıyor. İşçilerle yaptığımız görüşmelere göre, fabrikadaki üretim, işçi sayısı düşmesine rağmen aynı kalıyor. İşçi sayısı azaldığı dönemde fabrikadaki ustabaşı ve şef sayısı artıyor. İşçiler üzerinde üretim baskısı kuruluyor. Yanı sıra, Sanko Tekstil’in Adıyaman’da bulunan 3 fabrikasından biri kapandı. Safoğlu Tekstil’de işçi sayısı 200’den 50’ye düştü. İnternet Tekstil’deki 5 banttan 2 tanesi üretime devam ediyor. Ancak yukarıdaki tabloda belirtildiği gibi: Adıyaman’da geçtiğimiz yılın ilk altı ayına göre 2025’in ilk altı ayında ihracat yüzde 60 artmış durumda. Az işçiyle çok iş, bölgenin genelinde olduğu gibi Adıyaman’da da yaygınlaşıyor. Mısır’da fabrika açan şirketler, halihazırda Türkiye’de üretime devam ediyor. Malatya’da Çalık Denim, Taha Holding ve Baykan Denim üretime devam ederken, Mısır’a da fabrika açıyor. Çalık Holding, işçilerin tazminatını gasp ediyor (yakın zamanda, Çalık Holding’den tazminatını istediği için dövülerek öldürülen işçi en bilinen örnek olsa da bu holdinge bağlı tekstil fabrikalarında tazminatını alamayan ya da eksik alan çok sayıda işçi var).
Taha Holding, Mısır’a yatırım yaparken bunu işçilerin üzerinde baskı aracı olarak kullanıyor. Taha holding bünyesinde üretim yapan ve teşvik süresi dolan Fethi Tekstil'i küçültürken işçiye, “Talu isimli fabrikam var. Tazminatının yüzde 30’unu almayı kabul et, Talu’da çalış. Eğer kabul etmiyorsan iş de yok, tazminat da yok, git mahkemede sürün” diyor. Baykan Denim, Türkiye’de üretime devam ediyor, uluslararası tekellere üretim yapıyor, Mısır’a da fabrika kuruyor. Batman, Mardin, Urfa gibi illere işyerleri kuruyor, buralardaki merdiven altı atölyelerde üretim yaptırıyor, bu yüzden Zara’dan ceza da yedi. Ancak buna rağmen, ‘fabrikayı Mısır’a taşıyacağız’ söylentisi üzerinden işçiler üzerinde baskı kuruluyor. İşçiler, ağır çalışma koşullarına, hakarete ve tehdide mahkûm ediliyor.
Tekstil üretiminin Mısır’a kaymasından yakınan ve bu durumu Türkiye’deki işçiler karşısında silah olarak kullanan tekstil patronları ile Mısır’la ticaret hacminin 15 Milyar Dolar’a çıkmasını hedefLeyen patronlar aynı patronlar.
PATRONLARIN İDDİASI 2:
“Rakibimiz olan (diğer ülkeler) 100-300 dolar arasında aylık ücret verirken, biz yıllık 15 bin dolar kişi başı gelirle onlarla rekabet edemeyiz” “Son birkaç yılda asgari ücret maliyeti 450-500 dolardan 1000 dolar seviyesine çıktı” (6)
Gerçekler:
22.000 Lira net asgari ücretle çalışan bir işçinin işverene toplam maliyeti 30.621,48 TL. Bunu dolara çevirdiğimizde aylık 750 Dolar eder.
Patronlar, asgari ücretle çalışan işçiyi, yıllık kişi başı gelir hesabına dahil ediyor. Ancak asgari ücretli işçinin yıllık geliri net 6.600 Dolar. Patrona toplam maliyeti ise yıllık 9.000 Dolar. Kaldı ki bu maliyet, patronların SGK Primi için aldığı devlet desteğini de hesaba kattığımızda çok daha aşağı düşüyor.
Döviz kurundaki ve enfasyondaki yükselişten dolayı, yıl başında Dolar bazında yüksek olan asgari ücret, yıl sonunda yarı yarıya eriyor. 2025 başında 630 Dolar olan net asgari ücret, haziran itibariyle 550 Dolara kadar geriledi ve yıl sonuna kadar erimeye devam edecek. Bu durum Türkiye’deki tekstil ihracatının patlama yaşadığı dönemde de böyleydi. Üstelik, bölge illerinin pek çoğunda, kaçak ve çocuk işçilik normalleşmiş durumda ve genel ücret asgari ücretin bile altında. Mardin, Batman, Van gibi denetimin sıfır olduğu illerde işyeri yöneticileri işçilerin maaş kartlarına el koyuyor. Maaş günü ellerindeki kart desteleriyle bankamatiğe gidiyor ve işçilerin maaşlarını çekiyor. Bir kısmını işçiye elden ödüyor, bir kısmı patronun cebine kalıyor.
PATRONLARIN İDDİASI 3:
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, şirketlerin çalıştıracak işçi bulamadığını söylüyor. Gültepe: “Anadolu’ya gittiğinizde çalıştıracak kimse yok; başvuru olmuyor” (7)
Gerçekler:
Patronlar bölgede işçi bulamadıklarını söylüyorlar ancak, Mayıs 2025’te üç ilden yapılan haber bölgedeki işsizliği ve iş arayışını gözler önüne seriyor. Urfa’da Sağlık Bakanlığı’nın temizlik personeli olarak 33 kişilik kadro alımı için 71.838 başvuru yapıldı. (8) Van’da yine Sağlık Bakanlığı’nın 23 kişilik kadro alımı için 41.300 kişi başvurdu. (9) Adıyaman’da Sağlık Bakanlığı’nın 20 kişilik kadro alımı için 28.000 kişi başvuru yaptı. (10) Urfa OSB’de üretim yapan FLO ayakkabı fabrikasında çalışmak isteyen işçiler, işe alıma aracılık eden amir, şef, ustabaşı gibi sorumlulara 50-100 Bin lira ödeme yapıyor. Mardin, Urfa gibi illerde konuştuğumuz işçiler, iş olsun da nasıl olursa olsun diyorlar. Bu illerdeki yoğun işsizlik, patronlar için büyük bir fırsata dönüşmüş durumda. Bölge illerinin tamamında işçi alımı yapan fabrikalar işçileri İŞKUR’a yönlendiriyor ve İŞKUR üzerinden işçi alımı yapıyor. Patronlar, İŞKUR üzerinden aldığı işçilerin, vasıfı işçi de olsa, maliyetini İŞKUR’un eğitim programları üzerinden işsizlik fonundan karşılıyor. Yani işçilerin kesesinden bedava işçi çalıştırmış oluyorlar.
Diğer taraftan, tekstil sektörü işçilerin en kötü koşullarda, en düşük ücrete çalıştığı sektörlerden biri. İşçilere ağır çalışma koşullarını ve düşük ücreti dayatan patronlar, bunu kabul etmeyen işçileri, ‘iş beğenmeyenler’ olarak görüyor ve ‘çalıştıracak işçi bulamıyoruz’ diyorlar.
Ayrıca, tekstil sektörünün ülkedeki en büyük dayanaklarından biri de göçmen ve çocuk emeği üzerine kurulan kayıt dışı, kaçak işçilik. Antep’teki konfeksiyon atölyelerinin kümelendiği Ünaldı Sanayisinde, hazır giyime dair her şey üretiliyor. Burada 20 bin civarında işçi çalışırken, büyük çoğunluğu çocuk ve göçmen işçi. Malatya, Urfa, Adıyaman gibi uluslararası tekellere üretimin yapıldığı illerde, ürünlerin önemli kısmı merdiven altı atölyelerde üretiliyor. Tekstil patronları, istihdamdaki düşüş üzerinden yakınırken, kaçak, sigortasız işçiliğe dair tek kelime bile etmiyor.
PATRONLARIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Tekstil patronlarının sundukları çözüm önerileri daha da vahim. Adeta, maliyetin sıfıra inmesini istiyorlar. Devlet teşviklerinin artırılmasını, dövizin baskılanmasının önüne geçilmesini, döviz kurunun alıp başını gitmesini, ücretlerin düşürülmesini istiyorlar. Bu işkolunda örgütlü ve yetkili olan sendikalar da bu talepleri destekliyor.
Devletten aldıkları bütün destek ve teşviklere rağmen, patronlar tekstil sektörünün yeterince desteklenmediğini söylüyor.
Gerçek durum:
Patronlara göre tekstil sektörü yeterince desteklenmiyor. Ancak bölgede fabrika kurmak isteyen patronlara devlet araziyi bedava veriyor. 2019-2023 arasında Antep, Urfa, Mardin, Batman, Van, Malatya, Adıyaman, Maraş illerindeki tekstil şirketleri için 400 kez teşvik verildi. Bu teşviklerle fabrika arazisi, işçilerin sigorta primleri, gelir vergisi, KDV, kredi faizleri, gümrük vergisi, makine desteği devlet tarafından karşılanıyor. 2023’ten sonra teşvik sistemi değiştirildi ve yatırımda aranan özellikler artırıldı. Ancak, bölgedeki tekstil patronları devlet desteklerinden tam gaz yararlanmaya devam edecek.
Resmi Gazetede yayınlanan 29 Mayıs 2025 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde, Öncelikli Yatırımlar Teşvik Sistemine göre, Dijital dönüşüm Programı ve Yeşil Dönüşüm Programı kapsamındaki yatırımlar desteklenecek. Antepli patronların ‘AB ile uyumlu üretim anlayışına’ geçişi sürpriz değil. (11) Kararnamede, ‘Türkiye Yüzyılı Kalkınma Hamlesi’ ve ‘Teknoloji Hamlesi’ programlarında öncelikli ürünler listesi de yer alıyor. Öncelikli ürünlerde, iplik, dokuma, konfeksiyon, hazır giyim üretiminde kullanılan tüm makine türleri ve aksamları listeye girmiş durumda:
Dokumaya elverişli sentetik veya suni maddelerin ekstrüzyonuna mahsus makina ve cihazlar |
Dokumaya elverişli sentetik veya suni maddelerin çekilmesi, tekstüre edilmesi veya kesilmesine mahsus makina ve cihazlar |
Dokumaya elverişli elyafın hazırlanmasına mahsus karde makineleri (tarak makineleri) |
Dokumaya elverişli elyafın hazırlanmasına mahsus tarama makineleri (penyöz) |
Şerit halindeki pamuk, keten, kendir, vb. lifleri çekip uzatarak ve hafifçe bükerek iplik taslağı (fitil) haline getirmeye mahsus makineler |
Dokumaya elverişli elyafın hazırlanmasına mahsus açma makineleri |
Karde makinalarından çıkan vatka ve şerit halindeki lifleri bir araya getirerek tekrar homojen bünyeli şeritler haline sokan makine ve cihazlar |
Dokumaya elverişli elyafın hazırlanmasına mahsus diğer makineler |
Dokumaya elverişli lifleri eğirmeye mahsus open - end makinaları |
Dokumaya elverişli lifleri eğirmeye mahsus ring makineleri |
Dokumaya elverişli lifleri eğirmeye mahsus diğer makineler |
Dokumaya elverişli lifleri katlama veya bükmeye mahsus makinalar |
Dokumaya elverişli lifler için masura sarıcılar (atkı aktarma makineleri) |
Dokumaya elverişli lifleri bobinleme ve çilelemeye mahsus diğer makinalar |
Kumaş dokuma makinaları (tezgahlar); kumaş genişliği <= 30 cm |
Mekiksiz kumaş dokuma makinaları (tezgahlar); kumaş genişliği > 30 cm |
Dairesel örgü yapan makinalar; silindir çapı <= 165mm, sanayi tipi olanlar |
Dairesel örgü yapan makinalar; silindir çapı > 165mm, sanayi tipi olanlar |
Düz çözgülü örgü makinaları; sanayi tipi olanlar |
Düz örgü yapan diğer makinalar |
Tekstil için şerit ve kaytan yapan makinalar |
84.45 Pozisyonundaki makinalar veya bunların yardımcı cihazları için kard garnitürü |
Keçe veya dokunmamış mensucat imalatına veya finisajına mahsus makina ve cihazlar ve şapka kalıpları |
Keçe veya dokunmamış mensucat imalatına veya finisajına mahsus makina ve cihazların, şapka kalıplarının aksam ve parçaları |
Mensucatı açmaya, katlamaya, kesmeye (şekilli kesmeye mahsus olanlar HARİÇ) mahsus makinalar |
Tekstil sanayi için diğer makinalar |
Ev tipi dikiş makineleri (sadece düz dikiş yapan motorlu veya motorsuz); iskelet, tabla, mobilya hariç birim değeri <=65 euro (ayrıntı resmi gazetede) |
Dikiş makinası başları |
Diğer dikiş makineleri |
Dikiş makinaları iğneleri |
Aynı kararnamede yürürlükten kaldırılan bir uygulama da var. Bölgedeki patronları teşvik eden, Cazibe Merkezleri Programı Kapsamında Yatırım Desteği yürürlükten kaldırıldı. Ancak yine aynı kararnamede, bölge illerindeki yatırımcılara, 2026 yılı sonuna kadar yapılacak destek müracaatlar için aynı oranda teşvikin verileceği maddesi de yer alıyor. Yine aynı kararnamede, teşvik süresi bitmiş olan yatırımlara dahi 2029’a kadar teşvik sunmaya devam edileceği belirtiliyor.
İŞSİZLERİN YARARLANAMADIĞI İŞSİZLİK FONU PATRONLARA AKTARILIYOR
Hazineden, halkın vergilerinden patronlara aktarılan teşviklerin en önemli kaynaklarından biri de İşsizlik Fonu.
İşçilerin ücretlerinden yapılan kesintilere işveren payı da eklenerek biriken ve İŞKUR bünyesinde toplanan işsizlik fonunun amacı işsiz kalan işçilerin desteklenmesi iken, bu fon amacı dışında kullanılıyor. İşsiz kalan işçilerin büyük çoğunluğunun yararlanamadığı işsizlik fonundaki kaynaklar çeşitli adlar altında patronlara teşvik olarak aktarılıyor.
Ocak 2024-Nisan 2025 arasında İşsizlik Sigortası Fonuna Başvuran ve Hak Eden İşçi Sayısı Kıyaslaması:
İL | BAŞVURAN | HAK EDEN | HAK EDEMEYEN |
---|---|---|---|
ANTEP | 67.483 | 29.678 | 37.805 |
URFA | 27.692 | 10.348 | 17.344 |
MALATYA | 22.513 | 8.430 | 14.083 |
ADIYAMAN | 17.240 | 5.929 | 11.311 |
MARAŞ | 31.450 | 11.381 | 20.069 |
BATMAN | 13.834 | 7.175 | 6.659 |
TOPLAM | 180.212 | 72.941 | 107.271 |
İşsizlik fonuna başvuran işsizlerin yüzde 60’ı fondan yararlanamazken, zaten kapsamı çok sınırlı olan yararlanma koşullarını taşmadığı için başvuru yapmayan işsizleri de hesaba kattığımızda, işsizlerin yüzde 10’u ancak yararlanabiliyor. İşçilerin yararlanamadığı fon, patronların hizmetine sunuluyor. Fonda biriken 355 milyar liradan, 2024 yılında patronlara 125 milyar lira teşvik verildi. (12) Türkiye genelindeki 11,5 milyon işsizin sadece 1,5 milyonu bu fondan yararlanabiliyor. İşçiye ödenen tutar 17 Milyar 600 Milyon lira. İşsizler için ayrılan fondan işsizlere 1 verilirken, patronlara 10 veriliyor.
PATRONLARA YENİ VERGİ KIYAKLARI MÜJDESİ
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek daha da ileriye gidiyor. Patronların çağrılarına kulak vermiş olmalı ki şu açıklamaları yaptı: “Vergisel teşviklerle yatırım, üretim, AR-GE ve ihracat faaliyetlerini destekleyerek işletmelerin mali yüklerini hafifetmeyi ve ekonomik büyümeye katkı sağlamayı hedefiyoruz. 2024 yılında ihracat için yapılan KDV iadesini yüzde 69’luk artışla 469 milyar TL’ye çıkardık. Özellikle AR-GE ve istihdam teşvikine yönelik 2025 yılında 683 milyar TL vergi harcaması yapmayı planlıyoruz” (13) Halkın cebinden çıkan yüzlerce milyar liralık vergi, patronlara. İşçinin aylığından kesilen yüzlerce milyar liralık işsizlik fonu, patronlara. Teşvik, patronlara. Hibe, patronlara. Arazi, patronlara. Destek, patronlara. Ancak patronlar veryansın etmeye devam ediyor.
PATRONLARIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE TALEPLERİ BİTMEK BİLMİYOR
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat: “Artık bıçak kemiğe dayandı. Kurun salınmasından başka bir alternatif kalmadı. Bir an önce kur korumalı mevduat maliyetinden kurtulup kuru yavaş yavaş, en azından enfasyon yüzde 4 artıyorsa ayda 3 arttırıp; 3 artıyorsa 2 buçuk arttırıp yakınsaması lazım” (14) Yani patronlar diyor ki, ‘döviz alsın başını gitsin. Bizim ihracatımız yükselsin. Halkın alım gücü düşüyorsa düşsün. Ücretler dolar bazında erisin. İğneden ipliğe her şeye zam gelsin. Yeter ki pazarımız, sermayemiz, satışımız, kârımız daralmasın’ Dövizin baskılanmasının sona erdirilmesi; ücretlerin baskılanması; teşvik ve desteğin artırılması; hepsi emekçinin cebindekinin patronun cebine akması anlamına geliyor. Sundukları çözüm, doların yükselmesi. Sundukları çözüm, daha düşük ücret. Sundukları çözüm, patronlara daha çok teşvik, daha çok kaynak. Sundukları çözüm, devleti işçilere karşı patronların yanında yeniden göreve çağırmak. Yine bölge illerinde konuştuğumuz işçiler, ev kiralarından, gıda maddelerine ulaşamamaktan, çocuklarının giyiminden, boğazından, geleceğinden kısmaktan bahsediyor. Bölgedeki tekstil patronları, işçilerin sırtından yüzlerce milyar liralık net kâr elde edip, sermayelerini farklı ülkelerde de katlarken, işçiler, ekmek-soğan hesabı yapıyor. Ücretlerin yetmediğini söyleyen, insanca yaşayacak ücret isteyen işçilere patronların cevabı: “Fabrikayı kapatırım ha! Size ekmek veriyorum, nankörlük etmeyin!” oluyor. İşçiler kanmayıp, ücret pazarlığı yaptığında, kitlesel işçi kıyımı baş gösteriyor. Hakkını arayan işçiler, ahlaksız kodlarla işten atılıyor. Mardin, Van gibi illerde tazminatların kuruşu bile ödenmiyor. Urfa, Malatya, Adıyaman gibi illerde tazminatlar ya hiç ödenmiyor ya da büyük kısmı gasp ediliyor. Antep’te işten atılan işçilerin önemli bir kısmı ahlaksız kodlarla işten atılıyor ve işsizlikle terbiye ediliyor. Kodlarla işten atmaların sonucu, işsizlik fonundan, tazminat hakkından yararlanamamak oluyor. Batman’da işçiler üzerinde patron tarafından aile, aşiret baskısı kuruluyor. İşçilerin aktardığına göre, Çiçek Tekstil isimli fabrikanın patronu, sendikada örgütlenmek isteyen bir işçinin evini bastı, işçiyi hakkını aramaması için tehdit etti. Malatya ve Urfa’daki fabrikalarda kadın işçilere dönük baskı, tehdit, taciz artarak devam ediyor. İşçiler biraz ileri gidip, birleştiğinde, hakkını aradığında; devlet yeniden yardıma çağırılıyor. İşçilerin cebindekileri patronlara aktaran devlet, valisiyle, polisiyle, jandarmasıyla, işçilerin karşısına fiilen dikiliyor. Mücadeleci işçiler gözaltına alınıyor, sendikacılar tutuklanıyor, işçilerin eylemleri yasaklanıyor.
SENDİKAL BÜROKRASİ PATRONLARLA AYNI ÇÖZÜMLERİ SUNUYOR
Öz İplik İş Genel Başkanı Rafi Ay: “Döviz bir kere bırakılmalı, enfasyonla beraber hareket etmeli ki piyasa kendi içerisinde dengeyi bulsun. Teşvikler çok önemli. Burada bir ölçüt gözetilmemeli. Tüm emek yoğun firmalar için bu teşvikler uygulanmalı. Sektörün tedbire ve teşviğe ihtiyacı var. Bu bir an önce sağlanmalı. Firmalarımızı ayakta tutmalıyız.” (15) Bu cümleleri kuran, tekstil işkolunda faaliyet gösteren ve 40 bin üyeye sahip bir sendikanın genel başkanı. Ne sefalet ücretine, ne işsizliğe, ne kölece çalışma koşullarına değiniyor. ‘Döviz yükselmeli ve şirketlere teşvik yağmalı’ diyen Öz İplik-İş başkanı patronlarla aynı fikirde. Ancak bu durum sürpriz değil. Özellikle bölge illerinde, işsizliği ve ucuz işgücünü fırsat bilen, buraları cehenneme çeviren tekstil patronları yatırımlarını yaparken, Öz İplik İş’i de bölgeye getiriyor. İşçilerin birleşip, mücadele etmesinin önünü kesmek, gerçek bir sendika çatısı altında toplanmasını engellemek için, patronlar Öz İplik İş’i, işçileri Öz İplik-İş’e ikna edemediği durumda ise Teksif’i fabrikaya sokuyor ve işçiler üzerinde maşa olarak kullanıyor. Öz İplik İş’in yetkili olduğu Boyar Kimya Fabrikası, Antep 2. OSB’de üretim yapıyor ve işçilerin aylardır aylıkları düzensiz ve eksik yatıyor. İşten atılan işçiler, aylarca tazminatlarını alamıyor. Öz İplik İş Sendikası ise ya hiçbir açıklama yapmıyor, yapıyorsa da işçilere sükûnet çağrısı yapıyor. Yine Antep OSB’de üretim yapan Ünal Çuval fabrikasında işçiler patron tarafından fabrikaya getirilen Öz İplik İş’e karşı ayaklandı ve bu sendikayı farikadan kovdu. Urfa OSB’de Özak Tekstil’de çalışan 500 işçi, yine patron tarafından fabrikaya sokulan Öz İplik İş’e karşı ayaklanmış ve 80 gün süren direniş yaşamıştı. Bu 3 örnek, Öz İplik İş’in patronlar tarafından yönetildiğini açıklamaya yetiyor. Genel Başkan Rafi Ay’ın adeta patron ağzıyla yaptığı açıklama da sürpriz olmuyor.
Sendikal bürokrasi, patronların işçi ücretlerini baskılamasında onlara yardımcı oluyor. Ücretleri düşük tutmak için her türlü hileye ve yalana başvuran patronların yanında bir de işbirlikçi sendikalar olduğu zaman, işçiler bir kez daha eziliyor. TEKSİF Sendikası, binlerce işçinin çalıştığı ve Antep’in en büyük işletmelerinden olan SANKO TEKSTİL’de yeni bir toplu sözleşme imzaladı. Ancak SANKO işçilerinin ne görüşme sürecinden, ne imzalanan sözleşmeden haberi var. SANKO işçilerinin ücretleri sene içinde sendikasız işyerlerinde çalışan işçilerin ücretlerinin altında kalıyor ve sendikaya rağmen birleşip eylem yapıyor. Yine Tekstil İşkolunda Grup Sözleşmesi süreci aylar önce başladı. Masada, TEKSİF, DİSK/Tekstil ve Öz İplik İş var. Ancak görüşmelerde kat edilen yol, sendikaların talepleri, patronların teklifi üzerine hiçbir bilgi yok. Ne işçilerin süreçten haberi var, ne de sendikalar tarafından yapılan bir açıklama. Patronlarla yapılan görüşmeler sır gibi saklanıyor ve önceki sözleşmelerde olduğu işçilerin açlık ücretine mahkum edileceği anlaşılıyor.
SONUÇ OLARAK TABLO ŞU ŞEKİLDE:
Türkiye ekonomisinin üzerine kurulduğu emek yoğun sektörlerden biri olan tekstil sektörü halen milyarlarca dolarlık ihracatla ilk sıralarda. İhracatta dünya pazarında pek çok ülkeyle yarış halinde. Dönemsel atılımlar ve geriye düşüşler ile patronları zengin etmeye devam ediyor. Ülke içinde ucuz emek pazarı olarak görülen bölge illerine devlet teşvikleriyle tekstil patronlarının yatırımları devam ediyor. İstanbul ve diğer batı illeri merkezli pek çok tekstil firması bölgeye atölye, fabrika kuruyor. Bölge, uluslararası tekellere üretilen ürünler ile küresel tedarik zincirinin önemli bir parçası haline geliyor.
Ekonomideki ufak bir daralma, ihracattaki dönemsel düşüş bahane edilerek; işçilerin birleşmesinin, hakkını aramasının önüne geçiliyor. İşçilerin kazandığı hakları tırtıklamanın vesilesi yapılıyor. İşsizlikle tehdit edilen işçiler en kötü çalışma koşullarına razı ediliyor. İstihdamdaki ve ihracattaki düşüşü gerekçe gösteren patronlar devlete yatırımı, teşviki, desteği artırma, asgari ücreti baskılama çağrısı yapıyor. Devlet de patronlarla el ele kayıt dışı çalışmanın önünü açıyor, işçilerin gasp edilen tazminatları için tek bir yaptırım uygulamıyor, ahlaksız kodları patronların elinde işçilere karşı sopaya dönüştürüyor, belirlediği sefalet zammıyla işçileri açlığa mahkûm ediyor. Tüm bunlar patron işbirlikçisi bürokratik sendikalarla birlikte yapılıyor.
ÇÖZÜM İŞÇİLERİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİNDE
Yaşananlar, bir kez daha gösteriyor. Açlığa, sefalete sürüklenen; anayasal hakları dahil tüm kazanılmış hakları askıya alınan; patronlar tarafından köle muamelesi yapılan; patron ve hükümet işbirlikçisi sendikalar eliyle köleliğe tekrar tekrar itilen; uluslararası sermayeye emeği peşkeş çekilen yüz binlerce tekstil işçisinin, başta kazanılmış haklarına sahip çıkmak ve haklarını iyileştirmek için birleşik mücadeleyi örmesi gerekiyor. Tekstil işçilerinin sendikal örgütlenme hakkına sahip çıkarak; petro-kimya, kamu, sağlık, belediye, metal işkollarında harekete geçen Türkiye İşçi Sınıfıyla kaderini birleştirmesi; sendika ağalarını def etmesi; patronlar ve onların temsilcileri tarafından cehenneme çevrilen çalışma ve yaşam koşullarını düzeltmesi gerekiyor.
Patronların daha fazla sefalet ve kölelik dayatmasını kabul etmiyoruz!
İşçiye ‘fedakarlık’ dayatan patron işbirlikçisi sendikal anlayışı kabul etmiyoruz!
Tekstilde yaşanan kriz ve daralma sadece patronların açıklamaları, onların daha fazla destek ve teşvik talepleri üzerinden tartışılıyor. Diğer sektörlerde olduğu gibi tekstilde de yüzbinlerce işçinin insanca çalışma koşulları ve insanca bir yaşam talebi ve çığlığı, patronların daha fazla kâr hırsına endekslenmiş olan daha fazla üretim, daha fazla ihracat naraları arasında boğulmak isteniyor. Üretimi ve istihdamı desteklemek deyince akla ilk gelen patronlara daha fazla kaynak aktarmak, işçileri daha düşük ücret, sefalet ve kölelik koşullarında çalıştırmak oluyor. Üretimi ve ekonomiyi işçilerin insanca çalışma ve insanca yaşam koşullarına sahip olmasından tamamen bağımsız, sadece patronların doymak bilmeyen kâr hırsıyla düşünen ve sürekli buna göre çözümler üreten anlayışı kabul etmiyoruz. Tekstil işkolunda örgütlü ve yetkili olan sendikalar da sektörde yaşanan kriz ve daralmayla ilgili açıklamalarında patronlarla aynı dili kullanarak, aynı talepleri dile getirerek, patronların ‘Aynı gemideyiz’ hikayesini tekrarlıyor ve işçileri ‘Fedakarlık’ adı altında bu kölelik ve sefalet düzenine boyun eğmeye çağırıyorlar. Bu sendikal anlayışı kabul etmiyoruz. BİRTEK-SEN, tekstilde yaşanan krizi, daralmayı ve buna karşı çözüm önerilerini dile getirirken patronların değil, bu krizin gerçek mağdurları olan yüzbinlerce işçinin temsilcisi olmak sorumluluğuyla hareket ediyoruz.
KRİZİN BEDELİNİ PATRONLAR VE İŞÇİLER EŞİT BİR ŞEKİLDE ÖDEMİYOR
Evet bir kriz var. Kapanan binlerce işyeri, işinden olan yüzbinlerce işçi var. Ama bu krizin bedelini patronlar ve işçiler eşit bir şekilde ödemiyor. Bir taraf, yani işçiler, kelimenin tam anlamıyla açlık, sefalet içinde büyük bir çaresizlik yaşarken; diğer taraf, yani patronlar, bu kriz durumunu bile işçileri daha ağır koşullarda, daha düşük ücretle daha çok çalıştırmanın, mevcut haklarını gasp etmenin ve tazminatlarına çökmenin fırsatı olarak değerlendiriyor. Ortada işçi tarafının aleyhine bu kadar büyük bir eşitsizlik ve keskin bir çatışma varken, patron ve işçi tarafını eşitleyen, ‘aynı gemideyiz’ edebiyatı yapan ve patron ağzıyla konuşan sendikal anlayışı reddediyoruz.
YÜZBİNLERCE TEKSTİL İŞÇİSİNİN EN ACİL TALEPLERİ
1. Kıdem tazminatını güvence altına alan yasal bir düzenleme derhal yapılmalıdır. Özellikle tekstil işkolunda tazminat hakkı neredeyse fiilen ortadan kalkmış durumdadır. Özellikle son birkaç yıldır tekstilde yaşanan daralmayı da fırsata çeviren patronlar işçilerin tazminat hakkını büyük oranda gasp etmiş durumdalar. Bölge illerinde, işten atmaların yaşandığı bütün fabrikalarda -birkaç istisna hariç- işçiler ya tamamen tazminatsız işten atılıyor ya da tazminatları çok küçük bir kısmı teklif ediliyor. Bu dayatmayı kabul etmeyen işçiler ise ahlaksız kodla atılmayı, avukat-mahkeme masrafarı ve yıllarca mahkeme kapılarında beklemeyi göze almak zorunda kalıyor. İşçilerin bu çaresizliğini kullanan tekstil patronları neredeyse bütün fabrikalarda bu yolla işçilerin birikmiş ihbar ve tazminat haklarına çöküyorlar. O yüzden bu konuda derhal yasal düzenleme yapılmalı; işçi hangi gerekçeyle işten atılırsa atılsın, kıdem ve ihbar tazminatının aynı gün ödenmesini güvence altına alan bir yasal düzenleme acilen yapılmalıdır.
2. İşsizlik fonunun patronlara yağmalatılmasına derhal son verilmeli, fon sadece işsizler için kullanılmalı ve bütün işsizlerin iş bulana kadar yararlanacağı, şekilde yeni bir düzenleme yapılmalıdır. İşsizlik Fonundan bugüne kadar patronlara teşvik adı altında aktarılan bütün kaynaklar faiziyle tahsil edilip tekrar fona aktarılmalı ve fonun amacı dışında kullanımına derhal son verilmelidir.
3. İşçilerin sektördeki düşük ücret ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı sendikal örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme hakkı, grev hakkı gerçekten tanınmalı, işkolu barajı ve yetki itirazı gibi anti-demokratik engeller kaldırılmalı ve hukuksuz eylem ve grev yasaklarına son verilmelidir.
4. İşçiler üzerinde büyük bir tehdit ve işkence aracına dönüşen, işçilerin tazminatsız atılmasını düzenleyen ahlaksız kodlar tamamen kaldırılmalıdır. Sendikal nedenle işten atma başta olmak üzere, haksız nedenle işten atmalar yasaklanmalı, gerçek bir iş güvencesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Not: Raporumuzun sonunda yer verdiğimiz talepler ile ilgili sonbaharda ayrıca özel bir çalışma ve kampanya örgütlemeyi hedefiyoruz.