Logo

ÇALIŞMA BAKANLIĞI, ÖZAK TESKTİL PATRONUN İSTEĞİYLE VE SKANDAL BİR KARARLA SENDİKAMIZA 1.5 MİLYON TL’LİK İDARİ PARA CEZASI KESTİ

by admin

 

Sendika seçme hakkını kullanmak isteyen ve hakları için direnen Özak işçilerine baskı, mobing, toplu işten atma, hukuksuz  yasaklar ve gözaltılarla  yaşatılan zulüm yetmedi. Özak işçilerinin sendikamız öncülüğünde başlattığı hak mücadelesini ve direnişini boğmak için başından beri Özak patronunun çıkarları ve yönlendirmeleri doğrultusunda hareket ederek Özak patronunun suçlarına açıkça ortak olan  Şanlıurfa Valiliği’nin, kolluk kuvvetlerinin ve kimi yargı mensuplarının hukuksuz karar ve uygulamalarına bir yenisi daha eklenmiştir. Özak işçilerinin ve üye oldukları sendikamız BİRTEK-SEN’in kararlı mücadelesi ve direnişine karşı açığa çıkan bu işçi ve sendika düşmanlığı, Çalışma Bakanlığı’nın, Türkiye’de daha önce örneğine hiç rastlanmamış skandal ceza kararıyla başka bir boyut kazanmıştır.

Sendikamızın genel merkezine tebliğ edilen bir yazı ile Özak Tekstil işçileriyle birlikte sürdürdüğümüz mücadeleden dolayı Çalışma Bakanlığı’nın bize para cezası kestiğini öğrendik. Gerekçe ise Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanuna muhalefet.  Söz konusu tebligatta sendikamız BİRTEK-SEN’in, üzerinde sendikal baskı kurduğu iddia edilen her işçi için 5.421 TL, toplamda 1.441.986 TL ceza ödemesi gerektiği belirtilmektedir.

Şanlıurfa OSB’de bulunan Özak Tekstil’de işçiler, Öz İplik-İş Sendikası’nın ve patronun işçiler üzerinde kurduğu baskıdan dolayı toplu şekilde Öz İplik İş’ten istifa ederek sendikamız BİRTEK-SEN’e üye olmuşlardı. İşçilerin sendikamızda örgütlenmeye başlamasıyla üzerlerindeki baskılar artmış, bu baskıların ortadan kalkması için yaptığımız tüm girişimler sonuçsuz kalmıştı. 27 Kasım 2023 tarihinde sendika üyesi olduğu için bir işçi arkadaşımızın işten atılması ve diğer işçilere de sendikadan istifa etmedikleri taktirde işten atılacaklarının söylenmesiyle işçiler işi durdurarak eyleme başladılar.  Son üç haftası İstanbul’da olmak üzere, 80 gün süren Özak Tekstil Direnişi boyunca valilik, emniyet, jandarma, müftülük, belediye, savcılık işçilerin karşısında, açıkça patrondan yana tutum aldılar. Urfa’da Özak patronunun isteği üzerine hukuksuz bir şekilde eylem yasağı kararları alındı, işçilerin önüne jandarma barikatları kurularak fabrikanın sokağına, hatta Organize Sanayi Bölgesi’ne bile girişimiz engellendi. Sendika yöneticilerimiz ve işçiler defalarca toplu halde gözaltına alındı. Direniş boyunca toplam 190 gözaltı yapıldı. Jandarmanın coplu, tomalı, gazlı saldırılarına maruz kaldık.  İşçilerin ve sendikamızın bu haklı ve meşru direnişi, bütün bu saldırılara rağmen kırılamamış ve tarihinde hiçbir işçiye tazminat vermeyen Özak Tekstil, atılan işçilerin neredeyse tamamına alacaklarını ve tazminatlarını eksiksiz vermek zorunda kalmıştır. Atılan işçilerin işe geri alınması ve sendika seçme hakkının tanınması için verdiğimiz mücadele ise devam etmektedir.

Çalışma Bakanlığı’nın sendikamıza gönderdiği yazıda ‘BİRTEK-SEN’in Özak Tekstil işçileri üzerinde sendikal baskı kurduğu, fabrikadaki Öz İplik İş üyelerine BİRTEK-SEN’e geçmeleri için ve içeride çalışmaya devam eden işçilere eyleme katılmaları için baskı yaptığı’ ifadeleri yer alıyor. Yazıda, 29.11.2023 ve 01.12.2023 tarihlerinde fabrikada yapılan incelemeler neticesinde bu sonuca varıldığı ifade ediliyor. Tebliğ edilen metinde yer alan ifadelerde, Özak Tekstil’de 622, yine Özak Tekstil’e ait olan ve aynı adreste bulunan Kübrateks’te 76, toplam 698 Öz İplik İş üyesinin bulunduğu ve bunların 432’sinin Öz İplik İş’ten istifa ettiği yazıyor. Ancak bu durum gerçeği yansıtmıyor. Açtığımız davalar için ilgili mahkemelere sunduğumuz belgelerde de yer aldığı gibi, 2023 yılı Kasım ve Aralık aylarında BİRTEK-SEN’e Özak Tekstil’den toplam 545 üyelik gelmiştir. Bu üyeliklerin bir kısmı, eylemlerimiz devam ederken, fabrikada çalışmaya devam eden işçilerden oluşmaktadır.

Direniş başlamadan önce, yani fabrikada normal üretim devam ederken ve henüz hiçbir eylem yapılmadan BİRTEK-SEN üyesi onlarca işçi, sendikamızdan istifa edip patron işbirlikçisi Öz İplik-İş’e üye olmaları yönünde tehdit edilmişken;

İşyerinde oluşturulan sorgu ve ikna odalarına çekilen kadın ve erkek işçiler işten atılmakla, bölüm değişikliği ve sistemli mobingle, hatta kimi kadın üyelerimiz, iftira atarak özel hayatları konusunda ailelerine ifşa edilmekle dahi tehdit edilmişken;

Ve sırf bu baskı ve tehditler yüzünden direnişten önce ve sonra yüzlerce üyemiz istifa etmek zorunda kalmış ve toplam 400 üyemiz toplu halde işten atılmışken;

Yani bütün dünyanın gözü önünde işçilerin anayasal hakkı olan sendika seçme hakkı patron ve patronun değnekçiliğini yapan  patron işbirlikçisi Öz İplik-İş tarafından baskıyla, tehditle, toplu işten atmalarla açık bir şekilde gasp edilirken; asıl görevi ve sorumluluğu patronun işlediği bu suçlara karşı harekete geçerek, denetim ve yaptırımlarla bu hak ihlallerini önlemek olan Çalışma Bakanlığı, tam aksine bu haksızlığın ve hukuksuzluğun mağduru olan işçileri ve sendikamızı cezalandırarak, patronun işlediği bu suçlara, bu işçi ve sendika düşmanlığına açık bir şekilde ortak olmuştur.

Üstelik cezaya dayanak olarak gösterilen teftiş raporunu hazırlayan müfettişler, skandal  konusu olacak bir şekilde görevlerini kötüye kullanmıştır. Teftişe geldiklerinde sadece patronla ve  patronun baskısı altındaki işçilerle görüşmüş ve bu mağduriyetin asli tarafı olan eylemdeki işçilerle ve sendikamız temsilcileriyle hiçbir şekilde görüşmeden rapor yazmışlardır. İncelemenin, BİRTEK-SEN üyesi hiçbir işçiyle görüşülmeden, patronun ve Öz İplik İş Sendikası’nın baskısı altındaki işçilerle görüşerek yapıldığı ve bu yüzden gerçekleri yansıtmaktan uzak olduğu açıktır.

Söz konusu tebligatta, ‘BİRTEK-SEN’in işyerinde çalışan işçilere kendi sendikalarına üye olmaları yönünde baskı yapıldığı anlaşılmıştır’ ifadeleri yer almaktadır. Eyleme katılan işçilerin jandarma barikatından dolayı fabrikanın dokağına bile sokulmadığı, içerideki işçiler ile eyleme devam eden işçilerin hiçbir şekilde iletişime geçemediği koşullarda BİRTEK-SEN işçilere nasıl bir baskı yapmış olabilir?

Söz konusu tebligatta, ‘İnceleme sonucunda işverenlik tarafından işçilere herhangi bir sendikal baskı yapılmadığı kanaatine varılmıştır’ denmektedir. Bu incelemenin hangi heyet tarafından, hangi işçilerle görüşerek, hangi fabrikada yapıldığını anlamak mümkün değil. İncelemenin yapıldığının söylendiği tarihte, fabrika önünde yüzlerce işçi ‘Öz İplik Dışarı, BİRTEK-SEN İçeri’, ‘Sendika Hakkımız Engellenemez’, ‘Özak’ta Baskılar Son Bulsun’ sloganları atarken inceleme nerede ve kiminle yapılmıştır. Her gün haber kanalları, gazeteler, işçilerin Özak’ta uğradığı zulmü haber yaparken; tarafımıza gönderilen tebligatın hazırlandığı İŞKUR Şanlıurfa Müdürlüğü bile, Özak Tekstil’de yaşanan durumdan dolayı o tarihte Özak’a işçi alımını durdurmuşken; henüz eylemler başlamadan önce 450 işçinin imzaladığı ‘Özak Tekstil’de işçilere sendikal baskı yapıldığını’ içeren metinler ortadayken; Çalışma Bakanlığı, hangi görüşmeler sonucunda bu karara varmış, anlamak güçtür.

Söz konusu tebligatta ‘eylemlere çeşitli siyasi grupların katıldığı kanaatine varılmıştır’ ifadeleri de yer almaktadır. Bu kanaate varan memurlar, Çalışma Bakanlığı’na bağlı bir birimde görev yapmaktadır. Asgari düzeyde yasaları bilen bir memurun bile bu metne imza atmaktan hicap duyması gerekirdi.  Ancak karara imza atan bakanlık müfettişleri ve İŞKUR Şanlıurfa İl Müdürü, yani Çalışma Bakanlığı’nda, yani devletin yürütme organında görev alan, bir ilin Çalışma ve İş Kurumu’nda İl Müdürlüğünü yapan memur, ne yazık ki asgari düzeyde bile hukuka ve yasalara riayet etme sorumluluğu duymamıştır.

Evet Özak Tekstil işçilerinin insanlık dışı çalışma koşullarına, sendikal baskılara karşı yaptığı eylemlere, sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, milletvekilleri katılmıştır. Anayasanın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına verdiği demokratik hakların, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasını ve yasal hakları için mücadele eden işçilere, işçilerin bu son derece haklı ve meşru hak mücadelesine siyasi parti temsilcilerinin ve milletvekillerinin destek olmasını bile suç gibi gören insanların Türkiye Cumhuriyeti Çalıma Bakanlığı’nda görev yapabilmeleri dahi başlı başına utanç kaynağıdır.

Teftiş sonucunda hazırlanan raporda sendikamızın ve üyelerimiz işçilerin işçileri başka bir sendikadan istifaya ve kendi sendikamıza üyeliğe zorlamak için baskı ve tehdide başvurduğu iddia edilmektedir. Ancak;

  1. Bu baskı ve tehdidin somut olarak nasıl bir biçimde ve hangi araçlarla yapıldığına dair somut bir delile dayanan tek bir dayanak yoktur. Mesela bu baskı ve tehdit nasıl yapılmıştır? Zor ve şiddete mi başvurulmuştur? Eğer öyleyse, bunun somut olarak tespit edilmesi ve ayrıca suç duyurusu konusu yapılması gerekirken neden böyle bir şey yapılmamıştır?

Yok eğer, istifa ve üyelik baskısı çalışanın işten atılması ve bu yönde tehdit edilmesi şeklinde olmuşsa, (ki genelde sendikadan istifa ve ya başka bir sendikaya üye olmaya zorlama bu yöntemlerle yapılmaktadır); bu durumda bu tehdidin somut olarak etkili olabilmesi için Öz İpllik-İş üyesi olup da istifa ederek BİRTEK-SEN’e geçmeyi kabul etmeyen bir ya da bir kaç işçinin işten atılmış olması gerekmez mi? Takdir edersiniz ki, bunun olabilmesi için bu baskıyı yapan sendikanın işverenle açık bir işbirliği olması gerekir. Çünkü hiç bir sendikanın bir işçiyi işten atma yetkisi bulunmamaktadır. Bunun mümkün olmadığını herkes gibi çalışma bakanlığı müfettişlerinin de bilmesi gerekir. Bir işçiyi ancak işveren ve ya onun adına yetki kullanan işyeri yetkilileri işten atabilir. Ve yine herkes bilir ki,  bu tür tehdit ve baskıların yaşandığı her sendikalaşma örneğinde, işçiler üzerinde, bir sendikaya üye olma veya olmama, istifa etme veya  etmeme noktasında baskı ve tehdit unsuru olan en temel faktör işçinin işini kaybetmesi, yani işten atılması veya işyerinde yönetim tarafından ayrımcılığa ve mobinge maruz kalma korkusudur. Ve işçiler üzerinde bu baskı ve tehdit gücüne sahip tek odak işveren ya da işyerindeki işveren temsilcileridir. Bir sendikanın böyle caydırıcı bir baskı ve tehdit gücüne sahip olabilmesi ancak işverenle işbirliği içinde olması durumunda mümkün olabilir.

Raporda ve sendikamıza verilen ceza gerekçesinde, istifa ve üyelik için işçilere zor ve şiddet yoluyla bir baskı yaptığımıza dair somut bir bulgu olmadığına göre, teftişler sonucunda bu sonuca ulaşan bakanlık müfettişleri BİRTEK-SEN’in Özak işvereniyle işbirliği içinde olduğunu mu düşünmektedir? Bu açıklamaya muhtaç bir çelişkidir. Eğer öyleyse, yani sendikamız işçiler üzerindeki bu baskıyı işverenle işbirliği yaparak kurduysa, -çünkü başka türlüsü mümkün değildir- bu durumda asıl sorumlu ve ceza alması gereken işveren değil midir?

  1. Yine bakanlığın kararında, sendikamıza söz konusu suçlamayla verilen para cezası hesaplanırken, iddia edilen baskı ve tehditlerden ötürü istifa eden ve sendikamıza üye olan işçi sayısı üzerinden değil, istifa etmeyerek Öz İplik-İş’te üyeliği devam eden işçiler üzerinden hesaplanmıştır. Bu da, raporun son derece dayanaksız ve gerçekleri ifade etmekten uzak olduğunu gösteren başka bir çelişkidir.

Öyle ki, rapor ve sendikamıza verilen haksız cezanın gerekçesi olarak, sözde baskı ve tehditle istifaya ve BİRTEK-SEN’e üyeliğe zorladığımız, ancak ne hikmetse hiçbiri istifa etmeyerek Öz İplik-İş’te üyeliği devam eden işçilerin mağduriyeti gösterilmiştir. İddia edilen tehdit ve baskının işçiler için somut bir karşılığı ve inandırıcılığı olabilmesi için mağdur olarak gösterilen Öz İplik-İş üyesi işçilerin en azından bir kaçının istifa etmiş olması gerekmez miydi?

  1. Bakanlığın tespiti ve kararının tam aksine, asıl olarak sözü edilen istifa baskısı ve başka bir sendikaya baskı ve tehditle üye olmaya zorlanarak mağdur olan işçiler, Özak işvereninin açıkça kolladığı ve işbirliği yaptığı Öz İplik-İş üyesi işçiler değil,; Öz İplik-İş patronla işbirliği yaptığı ve işçilerin hak ve çıkarlarını savunmadığı için kendi özgür iradeleriyle bu sendikadan istifa ederek BİRTEK-SEN’e üye olan işçilerdir. Örneğin, tam da bakanlık müfettişlerinin teftiş için işyerine geldiği günlerde tam olarak 398 işçi işveren tarafından işten atılmıştır ve bu işçilerin tamamı o dönemde BİRTEK-SEN üyesidir.

Özetle, bakanlığın bu hukuksuz kararında suç gibi gösterilmeye çalışılan eylemler, tam aksine sistemli bir şekilde işçilerin sendika seçme hakkını baskı, tehdit, mobing ve en son işten atmalara başlayarak gasp eden işverenin ve onunla açık işbirliği yapan Öz İplik-İş Sendikası’nın  bütün işçilerin yasal haklarını ve iş güvencesini tehdit eden bu açık saldırısı karşısında, 500’den fazla işçinin haklı tepkisiyle başlamış, son derece meşru, barışçıl ve anayasal bir eylemdir.

Çalışma Bakanlığı’na bağlı İŞKUR İl Müdürlüğü’nün hazırladığı tebligat, açıkça, patronun çıkarları gözetilerek, mücadele eden işçilerin ve sendikalarının cezalandırılması için hazırlanmıştır. Şanlıurfa OSB, bütün fabrikaların devlet teşvikleriyle kurulduğu; işçilerin ücretlerinin ve sigorta primlerinin dahi bir kısmının ve diğer teşviklerin gerçekte işçi ve işsizlere ait olan İşsizlik Fonundan ve yine halka ait olan hazine kaynaklarından ödendiği; en yüksek ücretin asgari ücret olduğu; patronların işçileri ve işçilerin cebinden çıkan fonları iliklerine kadar sömürdüğü bir Organize Sanayi Bölgesidir. Böyle bir bölgede işçilerin birleşerek hakkını aramasına kolay kolay izin verilmeyeceğini elbette biliyoruz. Böyle bir bölgede on binlerce işçinin sırtından, neredeyse sıfır maliyetle servetine servet katan patronların, işçilerin ücretlerini sefalet sınırında tutmak için ellerinden geleni yapacağını elbette biliyoruz. İşçilere ve sendikamıza yapılan saldırıların sebebi budur. Özak Tekstil’de yürüttüğümüz mücadelede devletin bütün mekanizmalarıyla karşımıza dikilmesinin sebebi budur. Gözaltıyla, tutuklama talebiyle, eylem yasağıyla işçilerin mücadelesinin üstesinden gelemeyeceğini anlayan patron, şimdi de Bakanlığı devreye sokarak sendikamızı maddi yollarla sindirmeye çalışmaktadır. Bu saldırı, yalnız BİRTEK-SEN’e değil, kölelik koşullarına ses çıkaran bütün emekçilere ve onları temsil eden bütün sendikalara yöneliktir. Çalışma Bakanlığı ve İŞKUR İl Müdürlüğü gönderdiği tebligat ile ‘Özak Tekstil’de yaptığınız gibi, patrona karşı gelirseniz; hakkınızı ararsanız; ekmeğinize, onurunuza sahip çıkarsanız; kölelik koşullarına boyun eğmezseniz cezasını çekerseniz’ demektedir.

Özak Tekstil’de fabrika içerisinde Öz İplik İş ve işyeri yönetiminin işçi düşmanı tutumuna dünya tanık olmuştur. Özak Tekstil’de devletin bütün mekanizmalarıyla işçilerin karşısında yer almasına bütün dünya tanık olmuştur. Ancak Özak Tekstil’de, haklı ve örgütlü işçilerin ve işçilerin haklı taleplerini ve iradesini esas alan mücadeleci bir sendikanın bu tür saldırılar karşısında asla geri adım atmayacağını, sinmeyeceğini de yine bütün dünya görmüştür. Sendikamız BİRTEK-SEN, her saldırının karşısında örgütlülüğü ve mücadeleyi büyütmek gerektiğinin bilinciyle hareket eden işçiler tarafından kurulmuş ve bu işçilerle büyümeye devam etmektedir. Başta Özak Tekstil patronu olmak üzere, işçi ve sendika düşmanı tekstil patronlarının ve onlarla işbirliği içinde hareket eden resmi kurumların saldırıları karşısında da aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Urfa OSB’de ve ucuz işgücü cennetine çevrilmiş bölgede işçiler örgütlenecek, kölelik ve sefalet koşullarına karşı mücadeleyi büyütecek. Bu kölelik ve sefalet düzeni birleşen işçilerin mücadelesi ve BİRTEK-SEN ile değişecek.

BİRTEK-SEN Genel Başkanı

Mehmet Türkmen

Diğer Yazılar